top of page

ALESSİA HARBİMİZ

Gökhan İlci yazdı.

Yazının Editörü: Eylül Kaya


Sezar, Ulu Sezar’ımız... Biz Roma lejyonlarının ezeli ve ebedi önderi. O herif bizim için tanrıdan farksızdı. Alessia Kuşatmasındaydık; onun affettiği, yendiği, yenmeye vakit bulamadığı (Sezar eninde sonunda kazanırdı) neredeyse bütün Galyalılar birleşmişti. Bir şeyin farkında değillerdi ve bu hayatlarına mâl olacaktı; Sezar kimseye ikinci şansı vermez, kendisine teslim olanları bağrına basar, teslim olunmazsa veya ihanet edilirse onları ölmekten beter ederdi. Erkek, kadın, çocuk fark etmezdi; ayırt etmeksizin cezasını verirdi. Köle olarak satardık veya kafeslerde senelerce gezdirirdik. Şehirleri yakıp, yıkardık. Hürce yaşayan tek bir canlı, bir böcek bile bırakmazdık. Gazap Romalılarındır.

      

Ey ulu Roma’nın gençleri, Galyalılar hayatlarına mâl olacak bir unutkanlık ve gaflet içindeydiler. Alessia’da yok edilmeyi bekliyorlardı. Büyük komutan tüm ihtişamıyla araziyi süzdü, kalenin fiziki yapısı bizi bir hayli zorluyordu. Kalenin doğrudan kuşatılmamasını surların önüne yeni surlar çekilmesini, tahkimat yapılmasını emretti. Biz bunu yaptığımızda kalabalık nüfusu ve o kadar askeri besleyemeyen Alessia ya teslim olacaktı ya açlıktan ölecekti. Ah tanrılar Alessia’yı görmeyen bunu anlayamaz; devasa bir alan, sarp vadiler, akarsular ama biz Romalılar için mühendislik alanında zor yoktu, bu konuda daima iyiydik. Nasıl Galyalılar bizi kıskandıracak kılıçlar yapıyorduysa biz de binalar, yapılar konusunda imrenilen şanlı bir ulustuk. Yine de bir hayli vakit alacaktı, ancak komutanınız Haşmetli Sezar’sa bütün işler kolaylıkla hallolur. Koca bir orduyu Alplerden geçiren bir adam tahtadan suru kolaylıkla yaptırır, nitekim öyle oldu beş gün gibi rekor bir sürede bitirdik. Tabii bu sırada kale içinden inşaatı engellemek için taarruzlar geldi. Cermen süvariler onları engelledi. Cermen süvarisinden korkutucu çok az şey vardır bu dünyada.  Biz yaklaşık elli bin kişi kadardık. İçeride ne kadar asker olduğunu bilmiyorduk ama sayıca bizden epey fazlaydılar. Disiplinli Romalı lejyonlara karşı kuru bir kalabalıktan ibaretlerdi. Galyalılar korkusuz savaşçılardır ama disiplin korkusuzluğu daima yenmiştir.


Kuşatma devam ediyordu. Hâlimiz, keyfimiz yerindeydi henüz daha yeni başlamıştık, yorgunluk yoktu, kolaylıkla erzağa ulaşabiliyorduk. Sonra o kara haber çıkageldi, Vercingetorix’e diğer Galyalılar desteğe geliyorlardı. Biz Romalılar iyi matematik ve geometri biliriz, buna rağmen kimse onların sayısını hesaplayamadı. Toplamda altı yedi kat daha fazlalardı. Bir Roma askeri ihtişamlıdır ve çelik kadar soğukkanlıdır, ancak neticede insandır. Yüreklerimizin titrediğini hissediyorduk. Yıllardır o yüce adamın komutasındaydık, inanmadığımız birçok şeyi başarmıştı ama neticede o Jüpiter değildi. Bu durumdan bizi Jüpiter bile kurtaramazdı. O an herkes umutsuz durumdayken komutan sanki hiçbir şey yokmuş gibi, rahat bir şekilde plan yapıyordu. Kuşatmaya desteğe gelen Galyalıları engellemek için bir sur daha inşa edilmesini emretti. Hepimiz artık her şeyin bittiğini düşünüyorduk, oysa komutan için hayatının dansı henüz başlıyordu. Biz çıldırdığını düşündük ancak bir Romalı asker için komutanının, bilhassa Sezar’ın emri tanrı sözü hükmündedir. İvedilikle uyguladık. Kuşatan tarafken kuşatılan taraf olmuştuk, hem de iki yönden. Aç bırakan tarafken aç kalan taraf olacaktık.


Bütün umutsuzluğumuzun içerisinde desteğe gelen Galyalılar olağanca korkunçluklarıyla göründüler. Sezar derhal orduyu ikiye böldü. Bir kısım kaleden gelecek taarruzu engelleyecekti, bir kısım dışarıdan gelecek taarruzu. Kahramanca ve disiplinle savaşıyorduk ama bunun anlamsız bir çaba olduğunu biliyorduk, türlü tehlikeleri atlatan Roma, tarihinin en zor durumu içerisindeydi. Disiplinimiz dağıldığı anda, korkumuz ayyuka çıktığı anda burçların üstünde belirdi, bir tanrıdan farksızdı. Oradan oraya koşuşturup askerleri motive ediyordu, daha sonra burçlardan indi. Kafamı sağa çevirdiğimde Sezar’ımızın bizimle birlikte en ön saflarda Galyalı kıyımı yaptığını görüyordum, kafamı sola çevirdiğimde başka bir alanda aynı işi tekrarlıyordu. Öylesine yüce bir adam kaçmadan sizin için, ulusunuz için ölmeyi göze alıyorsa sizin kazanmaya inanmak dışında seçeneğiniz yoktur. O inandı, biz ona inandık. Galyalılar bir bir yere düşüyordu. O kadar çoklardı ki ne kadar süre devam etti kaç kişiyi kılıçtan geçirdik bilmiyorduk, hala bilmiyoruz. Nitekim savaşı kazandık. Komutanın en büyük düşmanı Vercingetorix önünde diz çöktü ve teslim oldu “Halkımı bağışlayın.” dedi, ancak bunun için çok geçti. Vercingetorix gibi büyük bir ulusal kahraman; bir kafes içerisinde, kuş gibi, Sezar nereye giderse oraya gitti. Tam beş sene boyunca. Tanrılar... Öyle bir durumda insan en feci şekilde ölmeyi bu duruma yeğler. Daha sonrasında Sezar’ımızın ihtişamı bu zaferle büyüdü, inandığı yolda herkesi alt etti ve Roma’yı elde etti. Taç töreninde Vercingetorix egzotik bir hayvan gibi sergilendi ve sonrasında kutlamalarda idam edildi.

 

                                                                                                          Bir Roma Lejyoneri Crixus



[Kapaktaki görsel yapay zeka (Microsoft Copilot) desteği ile oluşturulmuştur.]

toplumsal bellek
TAKİPTE KALIN!

Takipte kaldığınız için teşekkür ederiz!

  • Youtube
  • Instagram
  • X

© 2024, Her hakkı saklıdır. Yazıların yasal yükümlülükleri, yazıların yazarlarına aittir. Yazılardaki düşünceler Toplumsal Bellek'i bağlamaz; savunulan fikirler doğrudan yazarlarına aittir.

ULAK| "Haberdar olun..."

bottom of page